Olympos Deep Green Bungalows - Portakal bahçesinde sakin ve huzurlu bir tatil
+90 (242) 892 10 90
  • tr  Türkçe
    • en English
Olympos Deep Green Yorumları
  • Deep Green
    • Hakkımızda
    • Fotoğraf Galerisi
  • Konaklama
  • Olympos
  • İletişim
  • Ulaşım
  • Join Us

Olympos Hakkında


Olympos Sahili

Sahile ulaşmak için Olympos Antik Kenti'nden geçmek gereklidir. Antik kent gişesinde ‘müze kartınızı’ göstererek ücretsiz geçebilirsiniz. Müze kartı olmayan konuklarımıza ise gişeden kontörlü ‘çoklu geçiş kartı = plaj kartı’ almalarını öneririz. Plaj kartları 10 gün süresince, yüklü kontörü bitene kadar geçerlidir ve birden çok sayıda kişi tarafından kullanılabilir. 10 gün süreli 10 kontörlük ‘çoklu geçiş kartı = plaj kartı’ = 30 TL dir.

Neler Yapılır?

  • Dalış
  • Tekne Turu
  • Yanartaş Gezisi
  • Kaya Tırmanışı
  • Trekking
  • Jeep Safari
  • Balık Avı
  • Tahtalı Dağı – Teleferik Gezisi
beach_ruins
cirali_beach_ruins
olympos_antik
olympos_antik2
olympos_antik_5
olympos_ceneviz_kalesi
olympos_lahit
olympos_lahit2
olympos_ruins_mosaic
olympos_ruins_water
olympos_sahil_2
olympos_sahil_3
olympos_sahil_4
yanartas

Tarihçe

Olympos Antik Kenti Antalya’nın 80 km güneyinde yer almaktadır. Toros Dağlarının kıyıya dik indiği bu yörede akarsular yer yer vadiler oluşturmuştur.

Olympos Kentinin ortasından çıkan Olympos Çayı Antik Çağda da kenti ikiye bölüyordu. Kentin kuzeyinde Ulupınar Çayı yer almaktadır. Batıdan gelen yol, Akçay vadisinin yamaçlarını izleyerek denize ulaşmadan, en dar yeri olan Kavuşuk Boğazından geçer. Kentin güneyinde Sepet sırtıyla başlayan dik yükselme, Musa Dağında 568 metrelik bir yükseltiye ulaşır. Kuzeyindeki dik yamaç ise Onur Dağının güney tarafıdır. Batıda Göl Bükü Tepesi yer alır. Doğusu Akdeniz’e açılır. Olympos bu konumu ile dağlar arasında kaybolmuş olup, denize açılan vadinin iki yanında yer almaktadır.

Likya’nın doğusunda yer alan Olympos Antik Kentini şimdiye kadar pek çok gezgin ve araştırmacı ziyaret etmiş ve gerek yazıtları, gerekse kalıntıları hakkında yayın yapılmıştır. Bu adın kaynağı ve anlamı büsbütün açıklanamamışsa da eski Anadolu dillerinden geldiği ve genellikle “Yüksek Dağ, Ulu Dağ” anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Likya’daki bu Olympos kenti de adını yaklaşık 10 km uzağındaki 2375 metrelik doruğu ile Beydağlarının sahile en yakın, en yüksek tepesi olan Tahtalı Dağından almış olmalıdır. Ancak bazı kaynaklarda Olympos Dağı ile Musa Dağı özdeşleştirilmiştir.

Kentin kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte, Likya Birliği içinde bastığı sikkeler ile M.Ö. 168–78 yıllarında tarih sahnesinde ilk kez görülür. Olympos bu birlik içerisinde 3 oy hakkına sahip 6 ayrıcalıklı kentten birisidir. Hatta bazen birlik başkanı bu kentten çıkmıştır. M.Ö. 80 yılında kent, Phaselis ve ayrıca Kilikya’dan gelen korsanların eline geçmiştir.

Kilikyalı korsanların en ünlülerinden Zeniketes, Olympos yakınlarında bir kalede oturuyordu. Anadolu kıyılarındaki ve dağlık bölgelerdeki karışıklıklar üzerine bölgeyi korsanlardan temizlemek için Romalı komutan ve senatör Publius Servilius Vatia komutasındaki Roma Donanması, M.Ö. 78 yılında Tarentum’dan (Eski bir Roma şehri) yola çıktı. Servilius önce Doğu Likya’daki korsanlara saldırdı; Gelidonya Burnunda yapılan üç deniz savaşını da kazanarak Zeniketes’in ünlü şatosunu yerle bir etti. Zeniketes’in ölümünden sonra komşu kentlerle beraber Olympos da Romanın Kilikya eyaletine bağlandı ve Likya birliğinden çıkarıldı. Bu tarihten sonra birliğe tekrar alınmadılar ve federe sikke basamadılar. Ancak 1990 yılında açılan anıt mezarda bir Likiark‘ın (yönetim hakkı bulunan kişi) ismi geçmektedir. Roma İmparatorluk Devrinde tekrar eski önemini kazanan kenti, İmparator Hadrianus ikinci Anadolu seyahatinde (M.S. 129-131) ziyaret etmiştir. Bu dönemde kent, söz konusu ziyaretin onuruna Hadrianopolis olarak adlandırılmıştır. Kentte bulunan bir yazıtta da İmparator Marcus Aurelius onuruna dikilmiş heykelden bahsedilmektedir.

Hıristiyanlık kente erken ulaşmıştır. Bilinen ilk piskoposu Diokletianus Devrinde öldürülen Methodios’dur. Aristokritos isimli piskopos ise 431 yılında Efes’teki ve 451 yılında İstanbul’daki konsüle katılmıştır. 458 yılında Anatolius ve 536 yılında Ionnus, bilinen son piskoposlardır. Haçlı seferleri sırasında Venedik, Cenova ve Rodos şövalyelerinin istilasına uğrayan kentte, bu devirde Akropol ve güneydeki yamaçta iki kale yapılmış ve kent içerisindeki bazı yapılarda yerleşmeler olmuştur. 15. Yüzyılda, Fatih Devrinde tüm Tekeli (Teke) yarımadası gibi Olympos da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 18 ile 19. Yüzyıllarda ve 20. Yüzyıl başlarında Yörükler tarafından kışlak olarak kullanılmıştır.

Yaşadığı Helenistik Roma ve Bizans dönemlerine ait birçok kalıntının günümüze kadar geldiği şehirde en yoğun yerleşim ortasından akan Göksu Çayının her iki yakasında gerçekleşmiştir.

İlk yerleşimin antik devirde ulaşım için de kullanılan çayın ağzına yakın olan akropolde olması muhtemeldir. Şehir zamanla Göksu Çayı vadisine yayılıp genişlemiştir.

Kalıntıların arasında en önemlileri, çayın güney yakasındaki; Helenistik Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılan oda mezarları ve Likya tipi lahitlerin oluşturduğu nekropol alanı; Helenistik devirde inşa edilip daha sonraki dönemlerde bir takım eklerle kullanılan tek kavealı(oturma grubu) tiyatro, sütunlu cadde ve caddeye açılan hamam ve rıhtım kalıntıları; kuzey yakasındaki nekropolin Ion tapınağı ve mozaikli evdir.

Yanartaş

Olympos Antik Kentinin kuzeyinde yer alan Çatal Dağın kuzeydoğu yamacında uzanan Yanartaş, metan gazının yeryüzüne ulaşıp yanmasından oluşmuş doğal bir ateştir. Antik dönemde bu ateş çevresi önemli bir Hepaistos kült merkezi olarak kullanılmıştır.

Hepaistos, doğduğunda çirkin bir görünüme sahip olunması nedeniyle, Zeus tarafından Olympos Dağından fırlatılmıştır. Çirkinliğiyle birlikte topallığı nedeniyle diğer tanrılar tarafından da hor görülen Hepaistos, yer ve gökyüzünden kaçarak yanardağların altına yerleşmiş ve kendisine demirciliği meslek edinmiştir.

Yanartaş çevresindeki Hepaistos tapınağı nedeniyle, Yanartaş’ın diğer bir ismi de Hepaisteion’dur.

Hıristiyanlığa geçişle, Hepaistos kültünün sona ermesinden sonra da Yanartaş, uzun bir süre kutsallığını koruyabilmiştir. Bugün bile bazı yazıtları ve sunak kalıntıları görülebilen tapınağın üzerine, Bizans döneminde büyük bir Bazilika yapılmıştır. Bazilikanın doğusunda alt kısımda yine Bizans dönemine tarihlendirilen yapılar yer almaktadır. Bu kısımda, Roma Devrine ait bir çeşme yapısı da bulunmaktadır.

Ulupınar çayının oluşturduğu küçük Çıralı ovasının güneybatı yamaçları izlenerek ulaşılan kuru dere ile Khimaira arasında kalker taşlarından yapılmış antik bir yol vardır. Yer yer yıkılmış ve yok olmuş olan yol Khimaira’ya kadar izlenebilmektedir.

“Lykia’nın sönmeyen ateşi” olarak adlandırılan Khimaira için ilk kez Homeros tarafından aktarılan efsane, Bellerophontes ile Khimaira isimli canavar arasında geçen mücadeleyi anlatmaktadır.

Efsaneye göre, Bellerophontes, Troya’da Anadoluluların yanında savaşan Glaukos’un oğludur. Bellerophontes’in sözcük anlamı Belleros’u öldüren demektir, ancak bu Belleros’un kim olduğu bilinmemektedir.

Belleros’u yanlışlıkla öldüren ve buna çok üzülen güçlü ve yakışıklı Bellerophontes, üzüntüyle gittiği Argos’ta kralın karısı Anteia’nın ahlaksız tekliflerine evet demediği için iftiraya uğrar. Argos Kralı da onu Lykia Kralı olan kayınpederine gönderir ve öldürülmesini ister. Törenlerle karşıladığı bu yiğit gence misafirperverlik kuralları gereği dokunamayan Lykia Kralı, Bellerophontes’den kurtulabilmek için, ona, ölümüne yol açabilecek işler buyurur. Bunlardan birisi de, Khimaira isimli canavarın öldürülmesi işidir. Zaten önü aslan, arkası yılan, ortası keçi olan ve ağzından alevler çıkaran Khimaira ile karşılaşmak bile ölüm demektir.

Bu ölümcül görevi üstlenen Bellerophontes, Lykia’nın başkenti Xanthos’dan yola çıkarak, bugünkü Akdağ’ın olduğu yerde, bir kaynağın kenarında mola verir ve uykuya dalar. Rüyasında tanrıça Athena’yı görür. Tanrıça ona, uyandığında yanında bulacağı altın gemi, kaynağa su içmeye gelen kanatlı at Pegasos’un ağzına taktığında Pegasos’un onun emrine gireceğini ve ancak Pegasos’un yardımıyla Khimaira’nın hakkından gelebileceğini söyler.

Uyandığında yanında altın bir gem bulan Bellerophontes, hemen bir çalının arkasına saklanır. Akşamüzeri Pegasos’un havada süzülerek kaynağa inip su içtiğini görür. Aniden atın kulağından tutarak, altın gemi ağzına geçirir. Pegasos artık onun emrindedir. Bellerophontes atın sırtına atlar ve Khimaira’nın yurduna, yani bugünkü Yanartaş’a gelirler. Onları gören Khimaira, ağzından çıkan alevleri öfkeyle üzerlerine gönderir, ama Pegasos’un akıllı bir manevrası sayesinde alevleri atlatıp, yanmaktan kurtulurlar. Bunun üzerine, Bellerophontes uzaktan ok ve mızrak yağdırmaya başlar canavarın üzerine. Khimaira yaralanmıştır, ama hâlâ direnmektedir.

Son mızrağını yakından ve öyle güçlü fırlatır ki Bellerophontes, canavar yerin yedi kat altına gömülür. Gömülür, ancak ağzından çıkan alevler sönmez. İşte o gün bu gün binlerce yıldır yanar Khimaira’nın ağzından çıkan alevler, yöre halkının pek güzel adlandırdığı Yanartaş’ta.

Kaynak: Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul 1993

Tasarım: Nafiz Emre Konuralp

Dispensary Team Provides the best Marijuana SEO and Dispensary Web Design Services Visit their website at Dispensary Team

Click on our link: https://cbdhempx.com to buy cbd oil online in USA.

Visit Green God Cannabis - Canada's best online dispensary.

Visit www.canadadispensaryonline.ca the best online dispensary in Canada.

https://theweedlink.com is the most popular weed portal for online cannabis reviews.

https://marijuanablows.com to buy weed online.

Visit our Website to Pure Canna Store

https://megabuddispensary.com is an American online shop for buying marijuana online.